Hz. Muhammed (sav) şöyle buyuruyor: “Kuran-ı okuyup ona sahip çıkan kimseye (âhirette): “Oku ve
(cennetin derecelerine) yüksel, dünyada nasıl ağır ağır okuyor idiysen öyle oku. Zira senin makamın, okuduğun en son âyetin seviyesindedir” denir. (Tirmizi, Sevâbu’l-Kur’ân 18, (H.No:2914), c.5, s.177 )
Kuran-ı kerimin ana konusu Yüce Allah Teala’nın varlığı ve birliği oluşturur. O’nun muhatabı insandır ve Cenab-ı Hak insan-varlık üçgeni arasındaki ilişkileri konu edinmiştir. Bu nedenle Kuran insanın Yüce Yaratanı, kendi cinsi ve kâinat ile bağlantısını düzene koyan bir kılavuzdur.
Kuran-ı kerimin hedefi insanın dünya ve ahirette mutluluğuna götürür. İtikadi, ahlâki, ameli, toplumsal her bakımdan insanların ihtiyaç duyduğu ilkeleri içine bulundurur. İslam dinin ana kitabıdır. Dini hükümlerin dayanağı olan dört delilin birincisidir. Tüm dini esasları içine aldığı gibi, semavi kitapların da özetidir.
İndirildiği günden günümüze kadar hiçbir değişikliğe uğramadan bize kadar ulaşmıştır. O, her türlü değişikliğe ve bozulmaya karşı korunmuştur. Kuran-ı kerim Yüce Allah (cc) tarafından vahyedildiğinde şüphesi
olanları, kendine benzer bir eser meydana getirmeye çağırmıştır. İsra, 17/88 ayet: De ki: “Andolsun, insanlar ve cinler bu Kur’an’ın bir benzerini getirmek üzere toplansalar ve birbirlerine de destek olsalar, yine onun benzerini getiremezler.” Kuran-ı kerimin ilk inen ayeti “Oku” diye başlıyor. Kuran insanları sürekli ilme ilme teşvik ediyor.
Kutsal kitabımız Kuran-ı kerim yeryüzünde en çok okunan, ezberlenen, baskısı ve tercümeleri yapılan son
ilahi mesajdır. Kuran-ı okurken tefekkür etmek ve bize söylemek istediği ilkeleri iyi kavramak gerekiyor. Zira Kuran-ı kerimin emir ve yasakları bütün insanlığın huzuruna yönelik hükümler içermektedir. Efendimiz Hz. Muhammed (sav) Kur’an-ı Kerim’i okurken onun anlamını düşünmeyi, etkili ve dokunaklı okumayı tavsiye etmiştir